İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı: Tunç Soyer

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı: Tunç Soyer

Sayın Başkanım, sizi yakından tanıyabilir miyiz?

1959 yılında Ankara’da doğdum. Çocukluğumdan itibaren İzmir’de yaşıyorum. Bornova Anadolu Lisesi’ni ardından Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. Biri İsviçre Webster Koleji’nde “Uluslararası İlişkiler” diğeri ise Dokuz Eylül Üniversitesi’nde “Avrupa Birliği” alanlarında olmak üzere iki yüksek lisans yaptım. Üniversite yıllarımda Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oyuncu ve yönetmen asistanı, Türk Haberler Ajansı’nda da muhabir olarak çalıştım. Eğitimimin ardından turizm sektöründe çalışmaya başladım. 1991 yılında kurduğumuz şirketle Seferihisar’da bir tatil köyü işletmeye başladık. 2003 yılında Avrupa Birliği’nden İzmir’e temin edilebilecek mali kaynaklar konusunda sunduğum raporun ardından dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı rahmetli Ahmet Piriştina’nın danışmanı olarak çalışmaya başladım. 2004-2006 yılları arasında İzmir Ticaret Odası’nda Dış İlişkiler Müdürlüğü ve Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundum. 2006 yılında Dışişleri Bakanlığı tarafından EXPO 2015 İzmir Yönlendirme Kurulu ve Yürütme Komitesi Genel Sekreterliği görevine getirildim. 2009 yılında CHP’den Seferihisar Belediye Başkanı seçildim. İki dönemdir bu görevi devam ettiriyorum. CHP’li belediyelerin bulunduğu Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM) Yönetim Kurulu Başkanlığı görevimi sürdürüyorum. Ayrıca, Cittaslow (Sakin Şehir) Birliği’nin Genel Başkan Yardımcılığı ve Türkiye koordinatörlüğünü yapıyorum. Evliyim ve iki kızım var.

Seferihisar’ın temiz denizi, sakin yaşamı ve mis kokulu mandalinası meşhur. Seferihisar’ı bir de sizden dinlemek istiyoruz.

 

Seferihisar tarihi, denizi, bozulmamış doğasıyla dünyanın en güzel yerlerinden biri. MÖ 2000’li yıllara dayanan tarihi, 49 km sahili, güneşi, mandalina kokan sokaklarıyla eşsiz bir yer. Seferihisar’da yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.

Uluslararası yerel kalkınma modeli Cittaslow hakkında bilgi alabilir miyiz?

Yerelin öneminin her geçen gün arttığı günümüz dünyasında, kentlerin, doğal ve tarihsel birikimleriyle edindikleri  kimlikleri  korumaya çalışmaları, bu perspektifle çizdikleri yol haritasına bağlı kalarak hizmet üretmeye devam etmeleri gerekmektedir. Çağımıza damgasını vuran belki de çağımızın en büyük değeri “yaratıcılık” işte bu çabanın sonunda arzulanan kalkınmanın önünü açacak anahtardır. Yani korumacılık anlayışıyla yaratıcılığın buluşması Cittaslow felsefesinin can damarıdır. Cittaslow hareketi, hız ve büyüklük karşısında “yavaşlık” ve “yerellik”i koyan bir yaşam tarzı ve bir yerel kalkınma modeli olarak ortaya çıkmıştır. 1986 yılında “fast-food” karşıtı bir yemek hareketi olarak doğmuş ve “slow-food” adını almış, 13 yıl sonra 4 İtalyan Belediye Başkanının girişimiyle, 1999 yılında bir kent hareketine dönüşerek, “Cittaslow” – “Sakin Şehir” adıyla yoluna devam etmiştir. Cittaslow uluslararası bir belediyeler birliğidir. Çin’ den Avustralya’ya, Türkiye’den Almanya’ya 30 ülkede 241 kente yayılmıştır. Kendi kimliklerine sahip çıkmak isteyen 50.000 nüfus altı kentlerin katıldığı, 7 başlıktan oluşan 72 kriterin gereklerini yerine getiren ve böylece, sürdürülebilir bir yerel kalkınma modeli yaratan  ve aynı zamanda kentin uluslararası bilinirliğine katkı veren bir harekettir.

Seferihisar, Türkiye’nin ilk sakin şehir unvanını aldı ve bu akımın da lideri oldu. Türkiye’deki sakin şehir çalışmalarını öğrenebilir miyiz?

Geçmişte, mülteci haberleriyle adından bahsedilen ve pek de kimsenin tanımadığı bir taşra kasabası olmaktan çıkarak, sadece Türkiye’de değil uluslararası alanda da örnek alınan, yarattığı kelebek etkisiyle dünyayı değiştirmeye katkı veren, herkesin yaşamak istediği bir kente dönüştü. Cittaslow felsefesi ile Seferihisar’da ilk olarak “Sürdürülebilir Tarım Politikası” bünyesi altında hayata geçirdiğimiz Üretici Pazarları, Üretici Birlik ve Kooperatifleri, Ekolojik Markalaşma, Lavanta Şenlikleri, Çocuk Belediyesi, Tohum Takas Festivalleri, Mavi Bayrak ve Ekolojik Turizm hizmetleri ile Seferihisar’ın kimliğini koruyarak kalkınmasının önünü açtık.

Sakin şehir statüsünün bölgeye kazanımları nelerdir?

Cittaslow, Sakin şehir, siyasi tercihlerle şekillenmeyen ve istikrarla sürdürülebilen,  insanlarına mutluluk ve huzur veren bir yol haritası ortaya koyuyor. 72 kriterle ilgili yapılması gerekenleri yerine getirdikçe her gün biraz daha fazla cittaslow hedefine yaklaşmaya başlıyorsunuz.  Cittaslow bir “Moda” değil, arkasında sağlam bir felsefe olan, kentin doğal zenginliklerini ve tarihsel birikimini en büyük hazinesi olarak gören uzun soluklu bir yaşam tarzıdır. Ayrıca bu “marka” kentin uluslararası bilinirliğine katkı vermektedir.

Sakin şehir olmak isteyen yerel yönetimlerde hangi özellikler bulunmalıdır?

Cittaslow Birliği nüfusu 50.000 altında olan kentlerin üye olabildiği uluslararası bir belediyeler birliğidir. Birliğe üye olmak için kent yönetiminin Cittaslow felsefesiyle uyumlu olması, birliğin belirlediği 7 başlıktan oluşan 72 kriterin gerçekleştirilmesi için projeler geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Kentlerin kriterler çerçevesinde yaptığı çalışmalar puanlanmakta ve her bir kriter için %50 ve üzerinde puan alması gerekmektedir.

Sakin şehir ilan edilen il veya ilçenin bu statüyü kaybetme durumu söz konusu mudur?

Kendi farklılığının farkında olan kentlerin gelişimi ve ilerlemesi, çevreye ve doğaya saygılı kalmalarıyla mümkündür. Cittaslow Birliği üyesi kentler ise doğasını, tarihsel kimliğini,  yerel lezzetlerini, kültürlerini korudukları sürece bu kimlikle uyumlu, sürdürülebilir bir kalkınma sağlamaktadır. Kriterlerin gereklerini yerine getiremeyen ilçelerin bu statüyü kaybetme durumu söz konusu olmaktadır. Bu tehlikeyle geçtiğimiz ay karşı karşıya kaldık. Üyelerimizden Gökçeada’ya yapılması planlanan gümüş ve maden arama tesisi için izin verildiği haberinin ardından İtalya’dan bir mektup aldık. Cittaslow Genel Başkanı Stefano Pisani, tesise izin verilmesi durumunda birliğin önemli kriterlerinden biri olan “Kentsel Yaşam Kalitesi Politikası”nın ihlal edileceğini, bu nedenle Gökçeada’nın üyeliğinin geri alınacağını bildirdi. Biz de bu mektubu Gökçeada Kaymakamı ve Belediye Başkanıyla paylaştık. Bu mektubun ardından Gökçeadalılar yapılacak tesise karşı çok net bir şekilde karşı durarak tepkilerini gösterdi ve tesisin yapımı iptal edildi. Yani İtalya üyelerini çok yakından takip ediyor.

Seferihisar 2009 yılında cittaslow oldu. 9 yılda Seferihisar’da neler değişti?

2009 yılı Nisan ayı başında göreve gelmemizin ardından, haziran ayında Cittaslow başvurumuzu gerçekleştirerek aday şehir olduk. Tabi bunu ilçemizde anlatmak kolay olmadı. “Çok mu hızlıyız da yavaşlıyoruz?” gibi tepkiler aldık. Ekip arkadaşlarımla birlikte Seferihisar’ın tüm mahallelerini dolaşarak Cittaslow’u anlattık. Bunun bir yerel kalkınma modeli olduğunu, Seferihisar’ın değerini arttıracağını ve Seferihisarlıların ekmeğinin büyüyeceğini söyledik. Halkımız bu işe sahip çıkarak büyük bir destek vermeye başladı.  2009 Kasım ayında resmen Türkiye’nin ilk Cittaslow’u ilan edilince, İtalya dönüşümüzde havaalanında toplanan Sefeihisarlıların sürpriz bir kutlamasıyla karşılandık. Dokuz yıldır halkımızın da  desteğiyle sakin unvanımızı taşıyoruz. Neler değiştiğine gelince bu noktada söyleyecek çok sözümüz var. Öncelikle Seferihisar kabuğunu kırdı ve dünyaya açıldı. Küçük balıkçı kasabasından marka bir şehire dönüştü. Tüm bunların yanında bizim en çok önemsediğimiz değişim ise, insanların ekmeğinin büyümesi oldu.  Büyük bir kadın hareketi var Seferihisar’da. Kadınlar evlerinden çıkarak istihdama dahil oldu. Açtığımız üretici pazarlarında yöresel lezzetlerimizi satmaya ve para kazanmaya başladılar. Sonra hedefi büyütüp kooperatifleştiler ve www.seferipazar.com isimli internet sitesi üzerinden ilçede pazarda sattıkları ürünleri tüm Türkiye’ye satmaya başladılar. Üretmekten vazgeçen köylülerimiz yeniden üretmeye başladı. Büyükşehirlerde yaşayanlarda Seferihisar’da yaşama arzusu ortaya çıktı. Buna paralel arsalar, araziler, evler değerlendi. Türkiye’nin en büyük emlak değerlendirme şirketlerinin verilerinde en çok değerlenen yerin Seferihisar olduğunu görüyoruz. Belediye olarak yaptığımız araştırmalarda Seferihisar’ın toplam değerinin en az 6 kat arttığı sonucuna ulaştık. Tüm bunlar Seferihisarlıların ekmeğini büyüttü ve kadınlarımızın, esnafımızın, çiftçimizin, köylümüzün yüzü gülüyor.Şimdi yerel yönetim ve bu büyük değişime öncülük eden Seferihisar’ın güzel insanlarıyla birlikte tüm Türkiye’ye “Başka Bir Hayatın Mümkün” olduğunu gösteriyor ve örnek olmaya çalışıyoruz.

Sayın başkanım, göreve başladığınızdan bu yana, yerel yönetimde karşılaştığınız en büyük sorun neydi, çözüme kavuştu mu?

Biz göreve geldiğimiz zaman Bütünşehir yasası devreye girdi. Bizim ölçeğimizdeki belediyelerin gelirleri ve yetkileri azaldı. Bu yasa ilçe belediyelerini iş yapamaz hale getirdi. Muhalif bir belediye olmanın sıkıntılarıyla beraber, mevzuat nedeniyle yaşadığımız sorunların en temel sorunlar olduğunu düşünüyorum. Ancak, biz ne olursa olsun, seçilmiş şehr-emin’i olarak, İlçemizde yaşayan insanların ekmeğini büyütmek, kadınları üretime sokmak,  ilçenin toplam değerinin arttırmak için olanca gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.

Son dönemde çok sayıda belediye başkanı görevden alındı. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir? 

Hangi siyasi partiden seçilmiş olursa olsun belediye başkanlarının yargısız infazlarla görevden alınmalarını kesinlikle kabul etmiyoruz. HDP’li belediye başkanları görevinden alındı, AKP’li belediye başkanlarına ‘çekil görevden’ dediler, en sonda da İstanbul Ataşehir ve Beşiktaş’ta CHP’li belediye başkanlarını görevden aldılar. Belediyelere yönelik algı operasyonları yapıyorlar. Belediyeler iş yapamıyor diyorlar. Merkezden birini atarım anlayışındalar. 2019’da eğer kaybedersek bizi bekleyen şey budur. Türkiye’de belediyecilik kalmayabilir, valilikle kaymakamla yönetilir. Bunun çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum.

Bir özeleştiri yapmanız gerekirse 2009 yılından bu yana gerçekleştiremediğiniz bir proje oldu mu?  

Çok büyük hayallerimiz var. Hep oldu, olmaya da devam edecek. Yasal mevzuat nedeniyle gerçekleştiremediğimiz projelerimiz oldu, otopark gibi… Maddi kaynaklar nedeniyle yapamadıklarımız oldu. Ama en büyük hedefimiz Seferihisar’ı bir dünya markası yapmaktı. Bunda çok yol aldığımızı düşünüyorum. Şimdi iki büyük projemiz var. Biri güneş enerji kooperatifi, diğeri ise jeotermal enerji dağıtımı. İki konuda da çok yol kat ettik. Umuyorum görev süremiz içerisinde bu iki projeyi tamamlayacağız.

2018 için dilek ve beklentilerinizi alabilir miyiz?

2018 yılının tüm insanlığa, ülkemize, sağlık, mutluluk ve barış getirmesini diliyorum.